Otomotiv endüstrisinin ünlü yöneticilerinden Renault-Nissan-Mitsubishi İttifakı'nın eski CEO'su ve Yönetim Kurulu Başkanı Carlos Ghosn'un, Japonya'daki ev hapsinden Lübnan'a kaçışı belgesel oldu.
Eski CEO'nun, profesyonel hayattaki yükselişi, kariyerinin zirvesindeyken Japonya'da yolsuzluk suçlaması ile tutuklanması ve Japonya'da tutulduğu ev hapsinden kendi memleketi olan Lübnan'a kaçışı, olayların tanıkları tarafından belgeselde izleyicilere aktarıldı.
Netflix'in 'Kaçış: Carlos Ghosn'un İnanılmaz Hikayesi' isimli belgeselinde, Carlos Ghosn'un, Japon otomotiv üreticisi Nissan'ı iflasın eşiğinden kurtaran bir 'kahraman' figüründen, nasıl bir suç şüphelisine dönüştüğü farklı perspektiflerden anlatılıyor.
Belgesel, Ghosn'un 1996 yılında Renault saflarına katılması ile başlıyor. Hatırlanacak olursa, o dönem, Renault 5.3 milyar frank zarar açıklarken, 10 yıl sonra ilk kez borçlanmıştı.
Dönemin Renault CEO'su Louis Schweitzer, hem şirketin kötü gidişatına son verebilecek bir profesyonel, hem de kendinden sonra şirkete CEO olabilecek bir isim aradığını, "Carlos Ghosn ile ilk kez bu kapsamda görüştüm. Onunla ilk görüşmemizde zekasından etkilendim ve hemen işe almaya karar verdim" sözleri ile belgeselde anlatıyor.
Böylece, Michelin'de geçirdiği 18 yılın ardından Ghosn, 1996 yılında Başkan Yardımcısı olarak Renault'a katılmış oluyor.
'MALİYET KISICI'
Belgeselde, Carlos Ghosn'un iş hayatı ve karakter özelliklerine de yer veriliyor.
Örneğin, göreve geldikten sonra ilk iş olarak Renault'un Belçika fabrikasını kapatma kararı alan Ghost'a, medya tarafından 'maliyet kısıcı' lakabı takıldığından bahsediliyor. Belçika fabrikasında 3 bin kişinin işsiz kaldığı, fakat bu karar ile Renault'un yeniden kârlı bir yapıya döndüğü de izleyiciye anlatılıyor.
Öte yandan, belgeselde, Ghosn’un Renault'taki ilk dönemlerinde, diğer yöneticiler ile çok sosyalleşmediğine ve bir 'yabancı' olarak kalmayı seçtiğine de değiniliyor.
Belgeselde, hem Ghosn hem de Renault için bir dönüm noktası olan Nissan ortaklığına giden süreç de ayrıntılı bir şekilde masaya yatırılıyor.
Dönemin Renault CEO'su Schweitzer, belgeselde verdiği röportajda, 1990'lı yılların sonunda Ghosn sayesinde Fransız üreticinin bir dönüşüm geçirdiğini ama Avrupa pazarına çok fazla bağlı kaldığını anlatarak, başka bir üretici ile ortaklık kurmanın gerekliliğine inandıklarını belirtiyor.
Bu ortağın Asyalı bir üretici olmasını istediklerini anlatan Schweitzer, Nissan ile yapılan ortaklığa bu şekilde karar verdiklerinden bahsediyor.
Fransız yönetici, Renault'un gelecekteki başarısının bu ortaklığa bağlı olduğunu ve Ghosn'un bu ortaklığın başında olmaması halinde Nissan ile ortaklığa girmeyeceklerini de dönemin Nissan yönetimine anlattıklarını izleyiciye aktarıyor.
Nissan, Renault ile ortaklık yaptığı dönemde 20 milyar borç altında eziliyordu. İflasın eşiğine gelen şirket, satış başarısı yakalayan modelleri ise bir türlü üretemiyordu. İşte bu şartlar altında iki şirket ortaklık için 1999 yılında imza atıyor.
Belgeselde konuşan Japon gazeteciler ise, iki şirketin işbirliğine ortaklık denilmesinin eşitlik vurgusundan ibaret olduğunu, ama aslında Renault'un hep daha üstte olduğu bir hiyerarşik yapının olduğunu anlatıyor.
'ONA İNANMAKLA APTALLIK ETTİM'
İki şirketin ortaklığı kapsamında Carlos Ghosn Renault'taki görevinin yanı sıra, Nissan CEO'su olarak da yeni bir göreve başlıyor.
Gelişmeler bu yönde iken, belgeselde, Ghosn'un Nissan'da başa geçmesinin Japonya'da bir şok etkisi yarattığı ve yabancı bir CEO'nun Japon bir şirketin tepe yöneticisi olmasının ülkede Japon şirketlerin yabancılar tarafından istila edildiği algısına yol açtığını anlatılıyor. Belgeselde konuşan Japon gazeteciler, bu gelişmenin Asya ülkesinde sanki ekonomik bir savaşın kaybedildiği gibi bir algıya yol açtığına değiniyor.
Ne var ki, Carlos Ghosn, Nissan CEO'su olarak şirketin finansal olarak düze çıkarırken, attığı adımlar ile de Japonya'da popüler hale geliyordu. Hatta, Japonların çizgi romanları mangalarda bile Ghosn kendine yer bulur hale gelmişti.
Her geçen gün bilinirliği artan ve popülerliğine popülerlik katan Ghosn, 2005 yılında Renault'un CEO'luk görevini Schweitzer'den devraldı.
Belgeselde, o süreci anlatan Schweitzer, Ghosn'un Renault CEO'su olduktan sonra, Nissan'daki CEO'luk görevini bırakacağı yönünde kendisine güvence verdiğini ama bunu yapmadığını izleyici ile paylaşıyor.
Schweitzer, "Kendine halef bulana kadar Nissan'da CEO olarak kalmaya devam edeceğini söyleyerek beni ikna etti. Ona inanmakla aptallık ettiğimi anladım" sözleri ile Ghosn'un güvenini kötüye kullandığını anlatıyor.
TOYOTA CEO'SUNDAN 7 KAT DAHA FAZLA MAAŞ
Netflix'in belgeselinde, Renault-Nissan ortaklığında işlerin kötüye gitmesinin başlangıcı olarak da Ghosn'un her iki şirketin CEO'su olarak göreve başlaması gösteriliyor.
Ayrıca, Ghosn'un kazancının da ortaklığın iki tarafında da şaşkınlıkla karşılığından bahsediliyor.
Öyle ki, Japonya'da 2010’dan sonra yıllık maaşlara 100 milyon yeni aşması halinde beyan zorunluluğu getirildi. Böylece, Ghosn'un daha önce bilinmeyen maaşının Nissan tarafında yılda 8 milyon euro, Renault tarafında ise 1.2 milyon euro olduğu ve Toyota CEO'sunun o dönemki kazancından 7 kat daha fazla geliri olduğu anlaşıldı.
Belgeselde, astronomik bir geliri olan Ghosn'a, bir zamandan sonra kimsenin karşı gelemediğinden ve etrafındaki yöneticilerin onu mutlu etme çabaları yüzünden gerçeklikten koptuğundan da bahsediliyor.
Belgeselde, Ghosn'un takındığı 'şüpheli' tavırlara da yer veriliyor.
Örneğin, Ghosn için sonun başlangıcı olarak, Renault'ta üç düzey ismin yanlışlıkla endüstriyel casuslukla suçlanması ve şirketten kovulması gösteriliyor.
Renault-Nissan ortaklığının 15’inci yıl dönümü etkinliğini Versay Sarayı'nda organize eden Ghosn'un bu kararı eleştirilirken, bu etkinliği kendi 60’ıncı yaş doğum gününe denk getirdiği ve etkinlik için 630 bin euroluk maliyeti Renault-Nissan ortaklığının kasasından karşıladığı anlatılıyor.
Ayrıca, böyle bir etkinlikte ortaklığa katkıda bulunan insanların çağırılması gerektiği, fakat bunun yerine ünlüler ve Ghosn'un kendi arkadaşlarının çağrıldığı, hatta Louis Schweitzer'in bile bu etkinliğe davet edilmediği aktarılıyor.
Belgeselin en çarpıcı kısımlarından birini ise, Nissan’ın yeni girişimlere yatırım yapmak için Amsterdam merkezli bir fon kurduğu, ama bu fondaki paraların Ghosn’un kurduğu paravan şirketlere gittiği ve dünyanın farklı yerlerinde bu fondan paravan şirketler adına gayrimenkuller alındığının izleyicilere aktarılması oluşturuyor.
Ghosn ise, alınan gayrimenkullerden Nissan yöneticilerinin haberinin olduğunu savunuyor.
'GAME OF THRONES'UN NİSSAN VERSİYONU
Carlos Ghosn'un Japonya'da tutuklanma sürecini de belgeselde geniş yer ayrılıyor.
Belgeselde, Ghosn'un Lübnan'da yaptığı açıklamalara yer verilirken, eski CEO'nun başına gelenlerin bir komplo olduğu, Renault ve Nissan’ı birleştirme girişimini istemeyen Japon yöneticilerin bu adımı attıkları yönündeki sözleri izleyiciye aktarılıyor.
Ayrıca, Ghosn'un tutuklanma anı ile ilgili olarak, "Uçaktan indim, pasaport kontrolünde vizemde sıkıntı olduğunu söylediler ve tutukladılar. Nissan’dan avukat istemeye çalıştım, halbuki bu işin arkasında Nissan varmış" sözleri de yine aktarılan demeçler arasında.
MAAŞINI EKSİK BİLDİREN ÜNLÜ CEO TUTUKLANDI
MAAŞINI EKSİK BİLDİREN ÜNLÜ CEO TUTUKLANDI
TUTUKLU CEO İLK KEZ KONUŞTU: 'BANA KOMPLO KURDULAR'
TUTUKLU CEO İLK KEZ KONUŞTU: 'BANA KOMPLO KURDULAR'
Japon televizyon kanallarının bu tutuklama kararını önceden haber alması ve kameraların havalimanında Ghosn'un tutuklanma anını beklemeleri de yine belgeselde aktarılan bilgiler arasında.
Belgeselde, tüm bu süreç, popüler dizi 'Game of Thrones'un (taht oyunları) Nissan versiyonuna benzetiliyor.
ESKİ CEO: 'ÇOK FAZLA GÜCÜ TEK BAŞINA ELİNDE TUTUYORDU'
Belgeselde konuşan Nissan'ın eski CEO'su Hiroto Saikawa'da çarpıcı açıklamalarda bulunuyor.
Carlos Ghosn'un bizzat CEO olarak atadığı isim olan, Ghosn ile 19 yıl boyunca çalıştığını anlatarak, "İyi bir liderdi, güvenilirdi. Kişisel olarak yakın değildik ama iyi bir patrondu" ifadelerini kullanıyor.
Öte yandan, Saikawa, hafızalara Ghosn'un tutuklanmasının ardından düzenlediği basın toplantısı ile kazınmıştı.
Belgeselde bu toplantıdan bazı kısımlara yer verilerek, Saikawa'nın, "Tek bir kişi (Ghosn) çok fazla gücü elinde tutuyordu. Ghosn döneminin karanlık yüzü işte buydu" sözleri izleyiciye aktarılıyor.
Hiroto Saikawa'nın, Ghosn’un hem görevine hem de kendi güvenine ihanet ettiğini söyleyerek daha fazla detay paylaşmaması ise dikkat çekiyor.
'YA KAÇACAKTIM, YA DA JAPONYA'DA ÖLECEKTİM'
Carlos Ghosn'un Japonya'dan Lübnan'a kaçış süreci de adım adım izleyenlere aktarılıyor.
Ghosn'un kaçıran ekibin başında eski bir ABD özel kuvvetler ajanı olan Michael Taylor'un olduğu ve Ghosn'un bir müzik kutusu içinde ülkeden çıkarıldığı anlatıldı.
Carlos Ghosn'un özel bir uçakla Osaka’dan önce İstanbul'a, oradan da Beyrut'a gidişi anlatılırken, Japonya'dan kaçışının özellikle yıl başına denk getirildiği, çünkü o dönemde havalimanlarının tatile gidenler sebebiyle yoğun olduğu ve kadrolu personel yerine geçici personelin çalışması sebebiyle müzik kutusunun x-ray cihazından geçirilmeden uçağa sokulabildiğinden bahsediliyor.
Ghosn, firarından sonra yaptığı açıklamada, 'Ya kaçacaktım ya da Japonya'da ölecektim' demişti.
BABASI 1960'LARDA CİNAYET ŞÜPHELİSİ
Öte yandan, belgeselde Ghosn'un çocukluğu hakkında çok bilinmeyen bilgilere de yer veriliyor.
Araştırmacı gazeteci Clement Lacombe, belgeselde verdiği röportajda Ghosn’un çocukluğunu anlatırken, 1960’ta işlenen Boulos Massad isimli bir papazın cinayetinde, Ghosn’un babasının parmağının olduğunu anlatıyor.
Öyle ki, Lacombe, suç mahallinin yakınlarında Carlos Ghosn’un babası George Ghosn’a ait bir Peugeot marka otomobilin bulunduğunu, sonradan George Ghosn’un cinayete kurban giden papazı Afrika'dan elmas kaçırmak için kullandığını ve George Ghosn’un görülen davada yargılanarak idama mahkum edildiğini anlatıyor.
1970'lerde Lübnan'da çıkan iç savaşta hapisten kaçan George Ghosn’un Brezilya'ya sığındığı, dolayısı ile Ghosn’un geçmişinden sıyrılıp kendi hikayesini yaratma ve kendisini kanıtlama hırsı da belgeselde Lacombe tarafından izleyicilere aktarılıyor.
BELGESELE KONUŞMAK İSTEMEDİ
Belgeselin son bölümünde ise, farklı görüş açılarından Ghosn'un yaşadıkları değerlendiriliyor.
Japon yetkililer ve gazeteciler, eski CEO'yu Japonya'dan mahkeme başlamadan kaçtığı ve suçlu olup olmadığının muallakta kalması sebebiyle korkaklıkla suçlarken, Fransız çalışma arkadaşları ise Ghosn'un bu hareketinin onu sonsuza kadar kaçak yaşamaya mahkum ettiğine değiniyor.
Carlos Ghosn’un Japonya'dan kaçışından sonra Interpol eski CEO hakkında kırmızı bülten çıkarırken, Japon ve Fransız adli makamlar ise para aklama ve yolsuzluk suçlamaları ile tutuklama emri çıkarmışlardı.
Ayrıca Ghosn’un kaçışı ile ilgili olarak, Michael Taylor Japonya'da 2 yıl, 2 pilot ve bir özel jet şirketi yöneticisi de Türkiye'de 4 yıl hapse mahkum edilmişti.
Ghosn’un maaşını geçmişte tam olarak beyan etmeyen Nissan’a da 1.6 milyon euro ceza kesilmiş, Nissan ise yaşanan zarardan dolayı Ghosn’a yardım ile suçlanan Greg Kelly’den 10.7 milyon euro, Ghosn’dan ise 83 milyon euro tazminat talep etmişti.
KAÇAK CEO İLK KEZ KONUŞTU
KAÇAK CEO İLK KEZ KONUŞTU
Kaçışının üzerinden yaklaşık 3 yıl geçmesine rağmen hala Lübnan'da kaçak hayatı süren ve kendisinin masum olduğunu savunan Carlos Ghosn'un belgesel için röportaj vermeyi kabul etmediği de belgeselin sonunda izleyenlere aktarılıyor.
YENİDEN YAPILANMAYA GİTTİLER
Carlos Ghosn, 2010-2014 döneminde toplam geliri olan 88.6 milyon dolar yerine bu tutarın 44.2 milyon dolarlık kısmını beyan ettiği ve vergi kaçırdığı gerekçesi ile Kasım 2018'de Japonya'da tutukalandı.
Ghosn, 2019'un başında ise Japonya'da soruşturma devam ederken, Nissan ve Renault'taki görevlerinden alındı.
Nissan'da Carlos Ghosn döneminin olaylı bir şekilde son bulmasının ardından, hem Nissan, hem de ortağı Renault'ta kapsamlı bir yeniden yapılanma süreci başladı. Ayrıca, iki şirketin Mitsubishi ile oluşturduğu üçlü ittifakta, olayın üzerinden geçen 4 yılın ardından bir türlü taşlar yerine oturmadı.
1999 yılında Renault ile Nissan'ın ortaklık kurmasına öncülük eden Carlos Ghosn, 2001 yılında Nissan'ın hem CEO'su hem de Yönetim Kurulu başkanı oldu. Ghosn, Nissan'daki görevlerine ek olarak 2005 yılında Renault'un CEO'su ve 2009 yılında da şirketin Yönetim Kurulu Başkanı olarak görevlendirildi.
Ghosn, 2017 yılında Hiroto Saikawa'yı Nissan CEO'su olarak atadı. Fakat, Saikawa'nın Ghosn sonrası dönemi uzun sürmedi. Öyle ki, Ghosn'un tutuklanmasının üzerinden 1 yıl geçmeden Saikawa haksız kazanç sağladığının ortaya çıkması üzerine istifa etmek zorunda kaldı.
1 YIL İÇİNDE İKİNCİ CEO DEĞİŞİKLİĞİ!
1 YIL İÇİNDE İKİNCİ CEO DEĞİŞİKLİĞİ!
YENİ CEO'SU BELLİ OLDU!
YENİ CEO'SU BELLİ OLDU!
Saikawa'nın ardından, şirketin bozulan imajını düzeltmesi adına üniversitede din bilimi eğitimi alan Makato Uchida, Japon şirkete yeni CEO olarak atandı. Nissan'ın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevi ise bağımsız bir isim olan Yasushi Kimura'ya emanet edildi.
Renault cephesinde ise, Carlos Ghosn'un eski sağ kolu olan Thierry Bollore, Ghosn'un ardından yeni CEO olarak 2019 başında göreve başlamıştı. Fakat, Bollore'nin Nissan ile yapılan ittifakın geleceğini riske atacak adımlar atması gerekçesiyle aynı yılın Ekim ayında görevine son verilmişti.
RENAULT'UN YENİ LİDERİ BELLİ OLDU
RENAULT'UN YENİ LİDERİ BELLİ OLDU
YENİ CEO ARIYOR
YENİ CEO ARIYOR
Fransız şirketin finansal direktörü Clotilde Delbos bir süre boyunca geçici CEO olarak koltuğa otururken, İspanyol otomobil üreticisi Seat'ın eski CEO'su Luca de Meo, Renault'un yeni CEO'su olarak Temmuz 2020'de göreve başladı.
O dönem yapılan açıklamalarda, Luca de Meo'nun, geçmişteki Toyota tecrübesi sayesinde Japonlar ile iş ilişkisi kurmak adına Renault'a fayda sağlayacağı aktarıldı.
RENAULT'TA CEO DEĞİŞTİ
RENAULT'TA CEO DEĞİŞTİ
İSPANYA'DAN CEO TRANSFER ETTİ
İSPANYA'DAN CEO TRANSFER ETTİ
Renault'un Yönetim Kurulu Başkanı görevi ise Michelin'in eski yönetim kurulu başkanı olan Jean-Dominique Senard'a verilmişti.
Böylece, bir zamanlar Ghosn'un tek başına yürüttüğü Nissan Yönetim Kurulu Başkanı, Nissan CEO'su, Renault Yönetim Kurulu Başkanı ve Renault CEO'su görevleri 4 ayrı isme dağıtılmış oldu.
Günümüzde ise, Renault- Nissan ittifakında yeniden yapılanma gündemde. Hali hazırda, Renault Nissan'da yüzde 43, Nissan da Renault'da yüzde 15 hisseye sahip.
İki otomobil üreticisinin, ittifakın tamamen yeniden yapılandırılması ile ortak projeler yürütmek için adımlar atması bekleniyor. Renault'un bünyesinde kurmayı planladığı yeni elektrikli araç şirketinde, Nissan'ın yer alması için hisse oranını düşürmesi, Nissan'ın da Renault'un elektrikli araç ve yazılım işine yatırım yapması bekleniyor.
Gönder